Kırmızı Kaşık

13 Ekim 2013 Pazar

Sufleler ve Masalları

Bir varmış bir yokmuş. Evvel zaman içinde mutlu bir kız varmış. Mutfakta olmak, yeni şeyler denemek onu o kadar mutlu edermiş ki, bunun yerine hiç bir şey koyamayacağını sanırmış. Ne zaman kötü hissetse ya da ne zaman aşırı mutlu olsa kendini mutfakta bulurmuş. Böylece üzüldüğü bütün şeyleri unuturmuş, mutlu olduğunda da onu mutlu eden şeyleri hatırlayarak mutluluğunu devam ettirirmiş. Şimdi bu hikayenin bu sufleyle ne ilgisi var diyebilirsiniz. Şöyle ki bu benim ilk sufle deneyimim. Genelde ilk denemelerimi kendim için ve daha geniş bir zamanda yapmayı tercih ederim ama bu tarifte öyle bir lüksüm olmadı. Aniden karar verdim ve yapmaya başladım. Hediye olmasından mütevellit acaba olacak mı? zamanında yetişecek mi? tedirginliği vardı üzerimde. Neyse ki bütün bu kaygılarım boşa çıktı ve ilk deneyim için hiç de fena sayılmayacak sonuçlar aldım. Sanırım mutlu bir şekilde mutfağa girdiğim için herhangi bir olumsuzlukla karşılaşmadım. Bir kere bu hediye olacaktı ve güzel olmak zorundaydı. Genelde biri için bir şeyler yaptığınızda onun, yaptığınız şeyi tattığındaki yüz ifadesini hayal edersiniz ve bu işleri daha da kolaylaştırır. O tatlı telaş yüzünden eliniz ayağınız birbirine dolaşır ama sonra o telaşenin içinde bir şeyler yapabildiğinizi gördükçe ve o yüz ifadesini hayal ettikçe ortaya güzel şeyler çıkma ihtimali de artar. En azından bir şekilde düzeltmeler yapıp ortaya sizin elinizin değdiği özel bir eser çıkarabilirsiniz. Sufle yapmayı denemeden önce sürekli düşünürdüm. Bu nasıl bir şey ki fırına verildiği halde pişince içindeki çikolata hamuru hala sıvı kalabiliyor diye. Sonra yapınca bu konu üzerinde fazla düşünmeyeye karar verdim. Çünkü bir şekilde oluyordu işte.
Yalnız çoğu kişinin de bildiği üzere bu sufleyi yaptığın an yemen lazım. Öyle bekletmeye gelmiyor, hediye yapayım şuraya götüreyim buraya götüreyim demeye hiç gelmiyor. Çünkü hemen sönüyor. Fırındayken inanılmaz kabarıkken, nasıl oluyorsa piştikten sonra 5-10 dakika içinde inmeye başlıyor ve fırından çıkardığım o mükemmel suflelerle bunlar aynı mı şimdi diye cevabını veremeyeceğiniz sorulara neden oluyor. Davetler için yapın tabi ama hediye olarak götürmeyin. Hobi olarak yine götürün ama sönüyor yani... Görsellerden de anlaşılacağı üzere fırındaki hali o kadar ihtişamlı dururken fırından çıktıktan sonraki hali daha çökmüş, sönmüş ve hüzünlü...
Fazla araştırma imkanım olmadı Ancak kabarıklığını bir süre daha muhafaza edebilmek için bir detayının ya da hilesinin olabileceğini düşünüyorum. Normal şartlar altında böyle oluyor ama. Yapılışı oldukça basit ve zevkli ama daha güzel olmasını sağlayacak ufak detaylar mutlaka vardır. En basitinden şeker seçimi; Toz şekerle mi yapılmalı yoksa pudra şekeriyle mi? hangisi daha iyi sonuç verir? ya da neyi değiştirir? Yine çikolata seçimi de bir muamma. Kakao oranı nasıl olmalı? farklı iki çikolatayı karıştırsam neler olur? Bu soruların cevabını bilemiyorum tabi ki. Bu konuda yetkili biri sayılabilmem için kontrollü deney mantığıyla en az 3-4 deneme daha yapmam gerekir.

Malzemeler:
* 4 yumurta
* 1.5 su bardağı pudra şekeri
* 3-4 yemek kaşığı un
* 1 su bardağı süt
* 80 gram bitter çikolata
* 2 yemek kaşığı kakao
* 1 yemek kaşığı tereyağı

Önce çikolataları rendeliyoruz. Pudra şekeri ve kakaoyu da üzerine ekliyoruz. Bir tencerenin içinde tereyağını eritip içine unu ekliyoruz üzerine sütü azar azar ekleyip karıştırıyoruz. Daha sonra hazırladığımız çikolatalı karışımı tencereye ekliyoruz. Çikolatalar eridikten sonra yumurtaların sarısını da ekliyoruz. Kısık ateşte 3-4 dakika pişmeye bırakıyoruz. Piştikten sonra biraz soğumasını bekliyoruz. Ayrı bir kapta yumurtaların beyazını bir tutam tuzla çırpıyoruz. Kar gibi oluncaya kadar çırpıyoruz. Katılaşması iyi bir şey o yüzden ne kadar çok çırpılırsa o kadar iyi. Daha sonra çikolatalı karışıma bu yumurtaların beyazını katıyoruz ama fazla karıştırmamaya özen gösteriyoruz. Sönerse fazla kabarmaz çünkü. Sonra sufle kaplarını yağlayıp içine toz şeker serpiştiriyoruz. Karışımı kaplara paylaştırıp önceden 200 derece ısıtılmış fırında en fazla 20 dakika olacak şekilde pişirmeye bırakıyoruz. Böylece suflemiz hazır oluyor.

Bu da hediye formatındaki hali. İnmeseydi daha tatlı görünebilirdi ama olsundu bu da böyle bir hediyeydi.

Only Love Can Break Your Heart (with Gerard O'Connell) by Va - www.musicasparabaixar.org on Grooveshark

5 Ekim 2013 Cumartesi

Benim elim değmiş gibi...


Bu yazıya nereden başlayacağımı bilemedim. Neyse fazla özele girmeden hatta hiç girmeden direkt konuya girmek istiyorum izninizle. Daha önceki yazılarımdan birinde de bahsettiğim üzere makarnayla ilgili çok değerli düşüncelerim var. Hazır makarnayı suya atıp kaynatıp bir şeyler hazırlamak kolay. Peki ya makarna hamurunu da kendiniz yapsaydınız nasıl olurdu? Bence güzel olurdu. Çünkü ben denedim ve oldu. İnsanın tamamen kendi uğraşlarıyla ortaya çıkardığı şeyin değeri bir başka oluyor insanlar. Kendi isteğinize göre karışımını hazırlayabiliyorsunuz. Daha da önemlisi içinde ne olduğunu biliyorsunuz.
Bu ayrıntılar önemli. Hazır makarnayı suya atıp ben makarna yaptım diyemem artık heralde. Şimdi size 4 saatlik makarna yapımı aşamalarından bahsedeceğim. Bu 4 saate
makarnayı yerken geçirdiğim zaman da dahil ama o kısım fazla uzun sürmedi tahmin edeceğiniz üzere. Bunun bu kadar sürmesinde benim deneyim kazanmaya çalışmamın etkisini yadsıyamayız tabi ki de. Nerelerde hata yaptığımı bulmak için ve alternatif yollar denerken ne gibi sonuçlar ortaya çıkacağını öğrenebilmek için deneme yanılmadan taviz vermedim ve acımadan 4 saatimi feda ettim amaaa biliyorum ki bundan sonraki girişimlerimde daha az zaman harcayacağım. Ayrıca böyle deneme yanılma yöntemiyle makarna yapmanın inceliklerini de tesadüfi bir şekilde öğrenmiş oldum. Tarife geçmeden önce makarnanın en önemli  bileşeni; undan bahsetmek isterdim ama o başlı başına bir gönderi konusu. Zamanım olduğunda o konuya da değineceğim. Şimdilik şu kadarından bahsetmeliyim ki ben makarna hamurunu hazırlarken sert ve yumuşak buğday ununu eşit oranda karıştırıp kullandım. Uzun süren araştırmalarım sonucunda böylesinin en iyi sonucu vereceği kanısına vardım. Deneyimlerim doğrultusunda da söyleyebilirim ki evet böylesi iyi oldu. Neyse daha fazla uzatmadan tarife geçiyorum.

Malzemeler:
Hamuru için;
* 300 gr un (150 gr sert-150 gr yumuşak buğday unu)
*3 yumurta
*1 yemek kaşığı zeytinyağı

Sosu için;
*5-6 adet mantar
*300 ml hazır krema (yaklaşık olarak 1.5 kutu ediyor, küçük olanlardan)
*2 parça tavuk bonfile

Öncellikle hamuru hazırlıyoruz. Unun içine yumurtaları kırıyoruz. Biraz karıştırdıktan sonra yağı da ekleyip hamuru yoğurmaya başlıyoruz. Dilerseniz hamuruna tuz da katabilirsiniz, ben katmamıştım. Bu karışım yoğun olmadığı takdirde yoğunlaşana kadar un ekleyebilirsiniz.  Hamur hazır olduğunda makinenin hamur açan kısmına yerşeştirip açıyoruz. İstediğimiz inceliğe ulaşana kadar bu işlemi tekrarlıyoruz. Daha sonra şerit olarak kesen kısmına, açtığımız hamuru yaklaşık 70 derecelik bir açıyla tutuyoruz (Bunlar hep deneyim ürünü). Aslında bu kısımda iki kişi olunursa çok daha rahat olur. Burada bir kişiye daha ihtiyaç duymadım desem yalan olur. Biri hamuru 70 derecelik bir açıyla tutarken diğer kişi de kolu çevirip kesilmiş hamuru üst üste gelip yapışmasını engellemek için düz bir şekilde tutarsa çok daha rahat olur. Hatta olması gereken bu sanırım. Ben oldukça zorlandım çünkü tek başıma. Belki de tecrübesizlikten dolayıdır, bilemeyiz tabi ki. Makineden çıkan erişteleri hafif nemli (çok az nemli olması gerekiyor yoksa hamurlaşır) üzerine un serpilmiş bir beze birbirine yapışmayacak şekilde diziyoruz. Kaynayan suya erişteleri atıyoruz (bundan sonraki işlemler hazır makarnayla yapılanla bire bir aynı). mantarları dilimleyip tavuğu da küp küp doğrayıp tavada kızartıyoruz. Daha sonra kremasını da ekleyip yoğunlaştırıyoruz. Pişen makarnaları süzdürüp bu karışım içine ekliyoruz ve pişirmeye devam ediyoruz. Ocakta biraz tuttuktan sonra servis ediyoruz. Parmesan peynirini de unutmamak gerek tabi ki. Bir makarna macerası da böyle bir deneyimle sonuçlandı. Umarım devamı gelir:)


Just a Boy by Angus & Julia Stone on Grooveshark
Recipe Blogs - BlogCatalog Blog Directory