Haftasonunun değerini en çok çalışanlar ve okuyanlar bilir. Tüm hafta boyunca haftasonunun planlaması yapılır. Zaten altı üstü 2 gün, iyi değerlendirilmesi gerekir. Çoğunlukla cumartesi günleri esas planlara ayrılır. Pazar günüyse pazartesiye çok çok çok yakın olmasından dolayı hep durgun ve fazla efor gerektirmeyen aktiviteler için saklanır. Güzel bir kahvaltı böylesi bir gün için biçilmiş kaftandır. Belki eş-dost çağırılır belki misafir ağırlama sorumluluğundan kaçılır ve aile içi bir kahvaltıyla yetinilir. İster yalnız yapılanı olsun isterse de kalabalıklar içinde olanı olsun, pazar kahvaltısı fazlasıyla abartılmayı hak eden bir ritüel haline gelmesi gerekendir. Umarım benim gözümdeki pazar kahvaltısının yerini ve önemini anlayabilmişsinizdir. Pazar kahvaltısı bir ödüldür aslında. Bütün bir haftanın yoğunluğuna ve yarattığı yorgunluğa karşılık dingin bir ortam sunar. Pazartesi stresini alır, yeni haftaya dinç başlamaya yardımcı olur. Kısacası sizin o önemsemeyip geçiştirdiğiniz o pazar kahvaltısının bu tür faydaları vardır. Geçenlerde yoğun bir haftanın ardından yine bir pazar gününü güzel bir kahvaltıyla taçlandırmak istemiştim. Sonra büyük bir özveri ve özenle bu güzel kahvaltı masası ortaya çıktı. Evet biraz emek vardı ve yaklaşık 45 dakika içinde yaptığım her şey bitmişti ama sonrasında layıkıyla harcanmış bir pazar günü kalmıştı elimde.
Zaten hali hazırda kahvaltı masalarında karşılaştığınız şeyler vardı yine masada ama bu kez sunumda ufak değişiklikler yapmıştım. O pazar, pankekler ve sıra dışı yumurtalar kahvaltı masasında başroldeydiler. Pankeklerimi zaten hatırlarsınız hikayesiyle birlikte... İlk denememde kusursuz olup onu izleyen 2., 3. denememde bana ihanet etmişlerdi ve tavaya yapışmadan çıkaramamıştım bir türlü. Sonrasında sükunetimi koruyup gözlemlemeye karar vermiştim ve deneyimlerim sonucunda daima aklımın bir ucunda kalacak bir takım tüyolar keşfetmiştim. O saatten sonra beni hiç şaşırtmadı ve o yumuşacık pankeklerin sahibesi oluvermiştim işte. Eğer "Ben hatırlamıyorum:/", "Nasıldı ki o tarif?" diye sorarken buluyorsanız kendinizi, sizi şu şekilde yönlendirebilirim.
Yumurtalara gelince sıradan bir haşlama yumurta olacakmışcasına kaynattım onları. Daha sonra kutup noktalarına gelecek şekilde ortadan ikiye kestim ve sarılarını çıkarıp blender kabında hardalla ve gerekli malzemelerle (bildiğimiz tuzla) blenderdan geçirip krema haline getirdim. Oluşan kremayı "krema sıkıcı"ya (keşke teknik bir ismi olsaydı) doldurup istediğim başlığı takıp sarısız kalan yumurtanın beyaz kısımlarına sıkarak şekillendirdim. Onun dışında anlatılmayı gerektirecek özel bir şey yoktu kahvaltıda. Peyniri nasıl kestiğimi, zeytinleri kahvaltı tabağına nasıl yerleştirdiğimi ya da ekmekleri nasıl kızarttığımı anlatmaya geçmeden izninizle bu yazımı da burada sonlandırıyorum. Yeni gönderi gelene kadar afiyetle kalın.
Bir yemeği mükemmel yapan nedir; Kokusu, tadı, görüntüsü? Bence bir yemeğin mükemmel sayılabilmesi için bu 3 kriterin de iyi olması gerekiyor. Güzel kokan bir yemeğin tadının iyi olacağının garantisinin olamayacağı gibi tadı mükemmel olan bir yemeğin de görüntüsü pek iç açıcı olmayabilir. Her ne kadar bir yemeğin mükemmel olabilmesi için bu 3 kriterin de iyi olması gerekir dediysek de görüntüsünün iyi olması başlı başına bir olay. Bir yemeği cezbedici yapmak aslında o kadar basit değil. Ancak bazı yemekler vardır ki çok masraf gerektirmeden aşırı derecede davetkar olabilir. Lafı döndürüp dolaştırıp nereye getireceğimi merak etmiş olabilirsiniz o nedenle fazla uzatmadan bir örnek vereyim; genellikle geleneksel yemeklerde olur bu durum; servis nasıl olursa olsun onun tadını bildiğinizden, eğer beğendiğiniz bir yemekse, o görüntü sizi heyecanlandırmaya yeter. Örnek örnek lafı dolaştırmadan kuymak ya da mıhlamayı ele alarak bu durumu değerlendirmek istiyorum. Geçen seneye kadar tadını bile bilmediğim bu yöresel tatların az çok nasıl bir şey olacağını önceden kestirebiliyordum. Ancak güzel bir yemeği yemekle daha önce hiç yemeden tadının nasıl olduğunu kestirmek çok farklı şeyler. İlki bağımlılık teşkil edebilecekken diğerinde böyle bir şey pek de olası değil. Bu durumla ilgili ilk somut deneyimim geçen sene mıhlamayı ilk defa denememle gerçekleşti. Tadının öyle olduğunu görüntüsünden anlamıştım ve tabi ki içinde neler olacağını da tahmin edebiliyordum. Mutfakla ilgili biraz ilgimin belki biraz da yeteneğimin olmasını buna borçluyum sanırım. Tadına baktığım bir yemeğin içinde ne olduğunu ve nasıl yapıldığını veya görüntüsüne göre yemeğin tadının nasıl olacağını tahmin edebiliyorum. Mıhlamayı ilk denediğimde de öyle oldu. Tadının öyle olduğunu biliyordum, içinde o malzemelerin olduğunu da biliyordum ve o zamana kadar hiç yemediğim için ara sıra canımın çekmesiyle kalkıp da yapmaya yeltenmemiştim. İlk defa geçen sene tadına bakma fırsatım oldu ve 2-3 ay sonra da tamamen kendi tahminlerim üzerinden bir malzeme listesi çıkarmıştım ve yine aynı şekilde yapımı da tahminlerime kalmıştı. Neyse ki ilk deney hayal kırıklığıyla sonuçlanmadı.
Malzemeler:
* 3 yemek kaşığı tereyağı
*4 yemek kaşığı mısır unu
*kolot peyniri
ilk olarak tereyağını tavada eritiyoruz ve mısır ununu üzerine ekleyip kavuruyoruz. Kavrulmuş mısır unu kullanırsanız daha lezzetli olabilir diye düşünüyorum. Mısır ununu tereyağında kavurduktan sonra istenilen miktarda kolot peynirini parça parça atıp homojen hale gelecek şekilde karıştırarak pişiriyoruz. Bu kısmı biraz çabuk geçiştirdim ama esas bu kısım oldukça önemli. Peynirin mısır ununda homojen bir şekilde erimesi gerekiyor. Bunun içinde çok iyi bir şekilde karıştırılması lazım. Peynir tamamen eriyip karışım homojen bir hale gelince kuymağımız ya da mıhlamamız hazır oluyor. Artık siz de bu yöresel tatla kendinizi şımartabilirsiniz. Afiyet olsun.